Türkiye hata mı yapıyor… East Med projesinin arkasındaki plan

Ukrayna krizinin patlak vermesiyle paralel olarak, Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynaklarının İsrail merkezli olmak üzere Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması projesi tartışılmaya başlandı.

İsrail tarafı konu üzerinde ısrarla dururken, Türkiye’de de iktidar ve muhalefet içerisindeki kimi çevreler projenin uygulanması yönünde çağrılarını sıklaştırdılar.

TÜRKİYE’NİN MİLLİ MENFAATLERİ VE İSRAİL

Söz konusu proje, Türkiye’de iki temel argüman üzerinden savunuluyor;

1.Projenin hayata geçmesiyle beraber Türkiye enerji tedarikinde alternatiflerini arttıracak., Türkiye’nin enerji alanındaki milli menfaatleri bu projenin uygulanmasını gerektiriyor.

2.Ankara, Tel Aviv’le ortak bir proje içinde yer alması halinde ABD ve dolayısıyla Batı’yla da ilişkilerini düzeltecektir.

İsrail’de projeyi benzer argümanlarla ısıtıp Türkiye’nin önüne koyuyor.

İsrail’in eski Güney Kıbrıs Rum Kesimi Büyükelçisi Michael Harari, 23 Mayıs’ta Jerusalem Post’da yayınlanan “Türkiye Dışişleri Bakanı’nın İsrail ziyareti siyaset-enerji ivmesini birleştirmek için bir şans” başlıklı makalesinde, enerji projesinin Türkiye için “kıymetini” şu şekilde özetliyor;

“Enerji açısından, Türkiye’nin İsrail gazına yönelik arzusu tamamen anlaşılabilir (…) Genel olarak, enerji ithalatının yaklaşık yarısı veya daha fazlası Rusya’dan geliyor ve Ankara’nın tedarik kaynaklarını çeşitlendirme arzusu anlaşılabilir. Bu, Ukrayna’daki savaş ve Batı’nın kendisini Rus enerji piyasasına bağımlılıktan kurtarma çabaları düşünüldüğüne özellikle önemlidir.

Harari, bu proje kapsamında Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmesi konusunda “İsrail’in kilit bir rol oynayabileceğini” de belirtiyor.

İsrail’in Türkiye’ye yönelik enerji açılımını değerlendirirken, söz konusu projenin gündeme sokulmasından hemen önce ABD’nin, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışarıda bırakan İsrail-Körfez-Mısır ve Avrupa merkezli East Med Projesi’ne desteğini çektiğini de hatırlamakta yarar var.

TÜRKİYE-RUSYA-İRAN ÜÇGENİNİ PARÇALAMAK

İsrail’in Türkiye’ye yönelik enerji açılımı ve ABD’nin EAST MED konusundaki adımlarını bir arada değerlendirmek doğru olacaktır. Bu noktada, ABD-İsrail yapımı projenin arkasında şu hesapların olduğunu söyleyebiliriz;

1.İsrail’le bu tür bir projeye girişilmesi, komşumuz İran’la ticari, ekonomik ve askeri alanlardaki işbirliğini sekteye uğratacaktır. Böyle bir durumda, Suriye sahasında iki ülkeyi karşı karşıya getirecek kışkırtmalara uygun bir zemin oluşacaktır. TSK’nın Suriye’nin kuzeyine operasyona hazırlandığı ve mülteci meselesinin hassas bir hal aldığı koşullarda olası Türkiye-İran gerginliği, “Türkiye’nin milli menfaatleri” açısından tehlike arz etmektedir.

2. Enerji meselesini Avrupa’ya karşı adeta bir silah gibi kullanan Rusya, Avrupa’nın nefes almasını sağlayacak bir projeye elbette karşı duracaktır. Son dönemde gittikçe derinleşen, hatta Suriye semalarındaki İsrail uçaklarına karşı Rus S-300’lerinin kullanılması noktasına kadar giden, Rusya-İsrail krizinin altında da bu projenin yatması muhtemel. Dolayısıyla İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması projesi, Türk-Rus ilişkilerini de olumsuz etkileyecektir.

3. Bu projeyle beraber Türkiye kendi eliyle, milli çıkarlarını tehdit eden Avrupa devletlerinin ekonomilerinin rahatlamasını sağlayacaktır.

4. Suriye ve Irak’ın kuzeyinde sözde Kürdistan adı altında bir terör devleti kurulmasını destekleyen İsrail, bu projeyle beraber Türkiye’nin enerji partneri olacaktır.

5.Arap sokaklarındaki “kurtarıcı Türkiye” algısı, İsrail’le yakınlaşmayla beraber darbe alacaktır.

Özetle, ABD-İsrail kampı söz konusu projeyle, bir yandan Türkiye-Rusya-İran üçgenine kama sokmak diğer yandan Avrupa’nın elini Rusya’ya karşı güçlendirmek ve bu suretle Ukrayna krizini derinleştirmeyi hedeflemektedir.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla beraber İsrail’i ziyaret etmesi beklenen Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in ziyaretinin ertelenmesi, Ankara’nın söz konusu projeyle ilgili nihai kararını vermediğine işaret ediyor.

Bu noktada sorumluluğun tamamını Ankara’nın sırtına yüklemek yanlış olacaktır. Rusya ve İran’ın enerji alanında Türkiye’nin lehine adımlar atması ülkeler arası işbirliğini arttırabileceği gibi ABD-İsrail cephesinin kurduğu tuzakları da bozacaktır.

Son olarak, Türk basının bu konuya ilgisizliğini de şaşırtıcı olduğunu belirtelim ve soralım;

Yalçın Küçük hocanın, “İsrail, Türkiye’de İsrail’de olduğundan daha güçlüdür” sözleri hala geçerli midir?

Onur Sinan Güzaltan

(Bu makale United World International analiz sitesinde İngilizce olarak yayınlanmıştır.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir