Görkem Evci – Yıl 1939… Dünya, büyük bir savaşın eşiğinde… Ankara’da Cıvaoğlu Ailesi’nin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Güneri Cıvaoğlu, Türkiye’nin ve dünyanın bu şiddetli yıllarında büyüyecek, akabinde 62 yıl boyunca dünyaya gazeteci gözlüğüyle bakarak mecmualardan, gazetelerden, televizyon ekranlarından Türkiye’ye seslenecekti…
Güneri Cıvaoğlu doğduğunda Ankara’nın merkezinde yaşayan ailesi, İkinci Dünya Savaşı’nın şiddetini artırdığı yıllarda Etlik Bağları’na taşınır. Cıvaoğlu da burada büyür. Hayatına dair anımsadığı birinci anlardan biri, geleceğini şekillendirecek bir hatıradır: Yanına uzandığı babası, gazeteden dünyanın dört bir tarafına gidip röportajlar yapan Hikmet Feridun Es’in bir yazısını okumakta ve saçlarını okşarken şöyle fısıldamaktadır:
“Bir gün inşallah buraları sen de göreceksin oğlum!” “Belki de,” diyecekti bir röportajında, “bilinçaltıma gazetecilik serüvenini başlatan kelamlar bunlar.”
Gazeteci olmaya gençlik yıllarında karar verir. Babası “Sen dik başlı bir karaktere sahipsin, memur olamazsın. Onun için mühendislik üzere daha baş tutabileceğin bir meslek seç” der fakat onun tercihi gazetecilikten yana olur. Siyasete meraklı bir gençtir, Milliyet’te Abdi İpekçi’nin yazılarını okur, Akis mecmuasını takip eder. Gazeteciliğe birinci adımını 1963 yılında Tanin gazetesinde stajyer olarak atar. Birinci gittiği haber, gazetecilik ömrünün habercisi üzeredir: 12 Eylül 1963… Avrupa Ekonomik Topluluğu ile yapılan Ankara Muahedesi, Başbakan İsmet İnönü tarafından imzalanmakta, Cıvaoğlu da bu tarihi ana gazeteci olarak şahitlik etmektedir…
Cıvaoğlu gazetecilik yaparken bir yandan da hukuk fakültesini bitirdi.
Hukuk okudu
Eğitim hayatını da gazetecilik tutkusu belirler. ODTÜ Mimarlık’ta okumak ister Cıvaoğlu, kazanmıştır da… Fakat gazetecilik yapabilmek için devam zaruriliği az olan bir tercih yapar ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girer. Gazetecilik her vakit birinci sırada gelecek, bu yüzden fakülteyi sekiz yılda bitirebilecektir.
Tanin’in akabinde “hocam” dediği Metin Toker’in Akis mecmuasındadır Cıvaoğlu. Daha birinci yılın sonunda aldığı “yılın gazetecisi” mükafatı ile geleceğe dair birinci işaretleri de verir. Bu periyotta birebir anda üç iş yapar: “O vakitler TRT yeni kuruluyordu, sabah karanlığında 5’te gidip TRT’nin 3 haberlerini hazırlıyordum, oradan çıkıp Akis’e gidiyordum ve sonra Derya Dergisi’nin yazı işleri müdürlüğünü yapıyordum.”
1999 Gölcük Zelzelesi sonrasında bölgedeydi…
Akis’in ardından
Akis’in 1967 yılında kapanmasının akabinde Yeni İstanbul Gazetesi’nin kuruluşunda yer alır. 1969 yılında kendisi üzere hukuk mezunu olan eşi Canan Hanım’la evlenir ve Fransa’ya yerleşirler. Burada TRT’nin temsilciliğini yapan Cıvaoğlu, Türkiye’ye döndüğünde Tercüman gazetesinde genel yayın yönetmeni olur. Akabinde Güneş gazetesinde… Gazeteyi kurarken, kendi tabiriyle “üç ay gün ışığı görmemiş”, odasında yatıp kalkmıştır. Güneş yılları onun için çok özeldir, “Orada mesleğim ismine yeni bir şeyler yaptım” der: “Gazeteciliğin standartlarını yükselttim. Takımımızı oluştururken ‘kendi alanlarında en güzel üç’ten birini seçiyordum.” Güneş’in akabinde Sabah’ta köşe müellifi olarak devam eder gazeteciliğe. Bir sonraki misyonu, Show TV’de kurucu genel müdürlük olur.
Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanmasının akabinde Kopenhag’dan İstanbul’a uçan uçakta.
Milliyet yılları
Gazetecilikte son durağı 1996 yılında geldiği Milliyet’tir. Milliyet’te de değerli işlere imza atar Cıvaoğlu. Mayıs 1996’da “Çekiç Güç”ün Zaho kararhâhına girer. Tıpkı yıl Irak’ın Erbil kentinde bombalar patlarken oradadır. 1999’da sarsıntının vurduğu Gölcük’te… 2001’de “Türkiye ile buluşan Milliyet yazarları” ortasında, adım adım Türkiye’yi gezer, vatandaşları dinler. Haber neredeyse orada olur. Milletlerarası medyayı yakından takip eder, dünyanın konuştuğu sıkıntıları köşesine taşır.
Güneri Cıvaoğlu, mayıs ayında Milliyet 74. yaşını kutlarken “Gazetecilikte 62. yılım bitti ve son günlerime kadar yazmak istiyorum” demişti; o denli de oldu. Bir mühlet orta verdiği yazılarına, 27 Temmuz’da ABD seçimlerine odaklandığı yazısıyla devam etti. “Ameliyat ve hastane günleri sonrası yazılara ‘dünya harika büyüğünün başına bir bayanın geçmesi olasılığıyla’ başlayayım” diyerek başlamıştı bu yazısına. Lakin devamı gelmedi…
Tıpkı doğduğu yıl olduğu üzere, tekrar dünya büyük çatışmaların içindeyken ayrıldı ortamızdan. 27 Temmuz’daki yazısı da son yazısı olarak geçti tarihe…
‘Şeffaf Oda’ ile meskenlere konuk oldu
Cıvaoğlu 60’lı yıllarda TRT’de adım attığı televizyon dünyasında da uzun yıllar yer aldı. Birçok kanalda vazife alan, yöneticilik yapan Cıvaoğlu, son olarak “Şeffaf Oda” programıyla seyirci
karşısına çıkmıştı.
‘Hiç tekzip gelmedi’
Güneri Cıvaoğlu, gazetecilik ömrünü şöyle özetliyordu:
1) Gazeteciliğin standartlarını yükselttim.
2) Yazılarıma hiç tekzip gelmedi.
3) Biri meczup, başkası o denli sayılan iki kişi hariç yazılarım, programlarım nedeniyle hiç mahkemeye verilmedim. Hiçbir mahkûmiyet almadım. Etik şuralarına şikayet edilmedim. Palavra yazmadım. Hakaret etmedim.